doğruluktaki yanlışlık.

neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremiyorum. eskilerde her şey daha netti. ya yanlıştı ya da doğru. ayakkabın pembeydi mesela. şimdi ise pembe değil,  vişne çürüğü, koyu pembe, çingene pembesi ya da toz pembe.

mesela normalde elma sevmediğinizi düşünün ama elmalı salata yediğinizde çok beğenebilirsiniz. yani sonuç olarak elmayı seviyor musunuz sevmiyor musunuz bunun cevabı asla net değil.

bir olayı da saf/ham olarak değerlendirmek imkansız. yalan söylemek normal olmaması gereken bir hareket mesela ama durum bazen öyle bir hale gelir ki yalan söylemek tek mantıklı hareket olur. bu durumda nasıl değerlendirme yapabileceğimizin bir ölçütü yok. iş tamamen vicdana ve hayat düşüncene kalıyor. 

sevmediğiniz biri sizden habersiz 2 dakikalığına kaleminizi almıştır, siz ise arkasından söylenir durursunuz mesela. bir de sevdiğiniz birinin bunu yaptığını düşünün o zaman belki bunun üzerine 1 saniye bile kafa yormazsınız. yani bu durum tamamen duruma, kişilere, zamana ve psikolojinize bağlı olarak yorumlamanızdır. 

bu tür şeylerin doğrusunun da yanlışının da olmaması sizi daha çok yoruyor. çünkü düşündükçe varabileceğiniz bir nokta yok, hadi vardınız diyelim acaba doğru bir noktaya mı vardınız? tümevarıma ulaşmaya çalışırken küçücük bir yerde düşünceniz değişseydi yine aynı noktaya varır mıydınız? haydaa bakın yine en başa döndük.

sonuç olarak ya kalpsiz gibi davranıp "şu olay yanlıştır ve bunun affı yoktur." diyip hayata keskin kararlarla devam etmek gerekir ki bunun doğruluğu da tartışılır. ya da vicdanınızı ortaya koyup her durumda düşünceleriniz bir şekilde toplayıp olaya özel kafa yormanız gerekecek. başka bir yol var mı bilmiyorum. çünkü genele bakınca her şey doğru gibi ama yaklaşmaya başladığınızda her şey karmaşıklaşıp yanlış gibi geliyor. daha sonrasında da geri toplayamıyorsunuz.

bir yol göstericimiz, bir rehberimiz yok. attığımız her adım küçüklüğümüzde noktaları birleştirerek büyük resmi görmeye çalışmamız gibi bizi bütüne götürüyor ama hayatımızdaki noktalarda ne bir sıralama var ne de bir düzen. o kadar fazla, o kadar yan yana ki hangisini seçmeniz gerektiği sadece ve sadece düşüncelerinizi süzgeçten nasıl geçirdiğinize bağlı. öyle ki yanlış noktaları seçerseniz, her an başa dönebilirsiniz.

Yorumlar

  1. Mutlak doğru yoktur hayatta bireylerin doğrusu vardır. Tek mutlak doğru gerçeklerdir o da yaşanıyordur veya geçmişten bir anı olup yardım ediyordur doğruluk cetveline. Kişiler kendi yaşadıkları olaylar neticesinde kendi doğrularını oluştururlar, kimi zaman yanlış bildiği doğruları yaşar bu durumda doğrularını yeniden gözden geçirir hatta doğruluk kavramının safsatadan öte birşey olmadığı tezlerini dolaştırır kafasında bu en tehlikelisidir, sadece kendisinin hata yaptığını, doğrularını tekrar gözden geçirmesi gerektiğini kabullenmesi gerekir ki bu durum kişide özgüven eksikliğine yol açabilir. Tüm doğruluk antitezlerini savunmaya gerek yok yalnızca yaşanmışlıkların adedinden ve niteliğinden kaynaklanmış olan hatanın yerini yeni doğrularla telafi etmek mümkündür. Doğru kelimesinin sözlük anlamı ''iki nokta arasından geçen düzlem'' olarak tabir edilir. Kişiler doğru kavramındaki ilk noktadır ikinci nokta ise ele aldığı veya yaşadığı olaylar, bu olaylara verdiği tepkiler sonucunda da doğruları oluşur bu açıdan yanlışlarla yer değiştirmesi geçmişinin, yaşanmışlıklarının ve o an hissetiği duygularının inkarı olarak tramva sebebi olur, doğruluk terazisini sorgulatır. Kimi zaman doğrudur düşüncemiz fakat tahlilimiz yanlıştır örneğin; sevmediklerimize, sevdiklerimize olduğumuz kadar müsamahakar olmamamız bizi kalpsiz veya egoist yapmaz, çocukken bilmediğimiz renk tonları onların olmadığı veya bizim yanlış bildiğimizi göstermez, sevdiğimiz bir tadın başka bir tatla bir araya gelmesi hoşumuza gitmez ise sevdiğimiz o tadı artık sevmediğimiz anlamını taşımaz.
    Mutlak doğru olmadığı için mekan, zaman ve şahıslara karşı doğrularımız değişkenlik gösterebilir ve bu değişkenlikler seçimlerimizi, seçimlerimiz kişiliğimizi, kişiliğimiz de hayatımızı oluşturur. Değişkenlikler doğruluk terazisinin kalibrasyonunda da fark yaratabilir bu doğaldır doğru bildiğimiz yanlışları gün gelir fark ederiz bu durum kişiliğimizden birşey kaybettirmez aksine olaylara dışarıdan bakıp farklı yönlerini görmemizi, doğru karar verme yetimizin geliştiştiğini gösterir.
    Doğruları olmayanın seçimleri de olamaz lütfen doğrularınla barış veya seni bu düşünceye iten her neyse ondan kurtul.

    YanıtlaSil
  2. Şekilden arınıp manaya yönelmek önündeki seçenekleri daha rahat değerlendirmeni sağlayacaktır. Amacın ne hiç sordun mu kendine ? neden bu dünyadasın ? Tüm etiketlerini bıraktığında kimsin ? Aynaya baktığında gördüğün irem gerçek irem mi ? Unutma hayat asılları ve yansımaları barındırır sen yansıma mısın yoksa asıl mısın bunu seçmen gerekiyor ? kendi kriterlerinden vazgeçme. Aklın seçim yapman konusunda seni yanıltır ama kalbin asla seni yanıltmaz. Kalbinin seçtiği bir şey seni kırıyorsa neden oldu demek yerine ben bu durumdan ne ders çıkarmalıyım diye söylen kendi kendine ... insan bir tek kendinden ve seçimlerinden kaçamıyor unutma ...

    YanıtlaSil
  3. Ah küçük İrem bu yazının üzerinden koca 1 yıl geçmiş. Hayat o zaman ne kadar masummuş senin için. Sevdiklerim ve sevmediklerim. İyi ki o gün seni görmemişim iyi ki bunları okumamışım. Kim bilir neler saçmalayacaktım?
    Bu günden 1 yıl önceki İrem'e...
    Neyin doğru neyin yanlış olduğunu her geçen gün daha çok anlamana ne kadar sevindiğimi bilemezsin. Ama doğru ile yanlış arasındaki farkı her geçen gün tecrübe edip öğreniyorsun. Dün öğrencilerine mahkeme duvarı gibi bakarken bugün gülümsemek istiyorsun. Bunun için mutluyum. Aynı yukarıdaki örnekte söylediğin gibi bundan 1 yıl önce sadece pembe varsa bugün pembenin kaç çeşidi var senin için? Bunları geçen zamanda tecrübe ettin öğrendin. Doğruların içindeki yanlışların her geçen gün arttığının farkındasın. Her doğan günde pembeye senin için ayrı bir ton ekleniyor. Doğru solgunlaşıp yanlışlar kararıyor. İnsanlar için mutlak doğru olmadığını onların şartlara göre konumlandığını gördün. Aslında olayın kalemini sevdiğin veya sevmediğin birinin alması değil kaleminin alınması olduğunu anladığını düşünüyorum. Çünkü her sabah kör karanlıkta kalktığında kalemin değerini ve sevdiklerinin yüreğinin cız ettiğini hatırlaman dileğiyle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

aynı zamanı yaşamak

basınç.

fırsat indirimi