ondan, bundan ve sonrasında kendimden bir hayır gelmeyince kendim için başka bir yol aramaya başladım. herkesin kendince derdi olduğu halde neden ben bitik ve yitik yaşıyorum, başkaları nasıl mutlu olabiliyor sorusuyla başladı bu arayışım.

kitaplar aldım, videolar izledim ve onların söyledikleriyle kendi düşüncelerimi birleştirerek daha iyi nasıl olabilirim sorusuna yöneldim. en başında küçük şeylerle mutlu olmam gerektiğine inandırdı bu yaptıklarım. buna odaklandım, mutlu hissettim mi diye sorarsanız hayır hissetmedim. kimi zaman pes edip sonra başka bir şansım olmadığı için devam ettim. çünkü mutlu olmayı başaranlar da bunu söylüyordu, bir anda kabullenilecek bir şey değildi bu. 

her gün kendini iyi ve mutlu gibi hissettiğine kandırmaya çalışmaktı amaç. öyle olmasa bile bunu diretmekti önemli olan. çünkü sonrasında fark ettim, bir süre sonra kendime yaptığım ısrarlar beni daha iyi gibi hissetmeme sebep oldu. bir süre sonra yavaş yavaş kabullendiğimi fark ettim. 

kolay olmadı ama kolay olmayacağını zaten biliyordum. ilk fark edişim, zaten mutsuz hissettiğim uzun zaman aralığında normalden çok daha kötü ve ağır şeyler yaşadığım zaman oldu. kendim için çabalamasaydım o olaylar yaşandığında benim daha da dibe düşmem gerekirken olduğum yerde tutunmaya çalıştığımda ve bunu başardığımda fark ettim. 

çünkü bilincim şuna odaklıydı, eğer kötü şeyler üzerinde düşünüp hikayeyi daha da kötüleştirirsem dibin dibine düşecektim. ve o diplerin sonu olmadığının farkındaydım. sen ne zaman ellerini bağlayıp, olanları izlesen tutunamayıp daha da derine düşüyordun. e dedim madem tüm olumsuz şeylere rağmen hala olduğum yerde güçle durabiliyorum, o zaman daha da yukarı çıkabilecek güce sahibim. 

herkesin dilinde "olumlama" lafını kendimce kendi hayatımda birkaç isteğe yönlendirdim. hayale odaklı değil, o an için olumlama yapıp negatif şeyleri pozitifleştirmeye yöneldim.

negatif olayları kabullenmezsem 3-5 adım sonraki hayale asla varamazdım. kısa süre içinde sonuç alamayacağımı biliyordum ama bunu uzun sürece yaydığımda enerji dediğimiz kavramın tam olarak varlığına inandım. çünkü yaşadığınız negatif şeyleri kabullenirseniz, anca o şekilde pozitif şeylere yönebilirsiniz ya da anca o şekilde pozitif şeyler size odaklanabilir. zor bir süreç, kimsenin inanmadığı meditasyon, yoga ya da felsefe gibi. ama şunu biliyorum eğer siz beyninizi istediğiniz şeye inandırabilirseniz bu hayatta yapamayacağınız hiçbir şeyin olmayışıdır. dünya'yı mı kurtardım? hayır. ama dünya'mı kurtardım. zaten mühim olan da değişime önce çekirdekten başlamak.

Yorumlar

  1. Hayat çok acıdır ki başkalarının size verdiği iyi niyetli tavsiyeler genellikle kansere aspirin uygulamanın yaptığı etkiyi yaratıyor. Karşısındakinin durum ve şartlarını değiştirmeden verilen tavsiyelere açıkçası yalan diyebiliyorum. O iyi niyet maskesinin altında öyle bir kibir ve düşmanlık var ki senin onu dahi düşünemeyeceğini düşünüyorlar. O yüzden hayat ilk önce bana her ne olursa olsun kendin veya sevdiklerin için başkalarına onları küçük düşürtecek cümleleri kurmamayı öğretti. Yoksa zamanı gelince sana karşı kullanıyorlar. Sana da olumlamak kalıyor.
    Gerçek sevgi işte bu noktada harekete geçiyor. Bir başkası için o gün yapmak istediğin veya almak istediğin bir şeyden vazgeçme... Senin yaptığın o fedakarlık karşındakine verdiğin değeri gösteriyor.
    Benim bildiğim aynı şartlar altında her deney aynı sonucu veriyor bu dünya da... Ama halının altına süpürdüysen veya unuttuysan ne kendi dünyanı ne de bizim dünyamızı kurtarmış olmazsın. Mühim olan senin şartlara uygun olarak değişmen değil şartların sana uygun olarak değişmesi gerektiğidir. Ama işte bu cümlede hayat başlıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

aynı zamanı yaşamak

fırsat indirimi

bağlı balık