birini olduğu gibi kabullenmek çok zor. hayatımıza, HEPİMİZİN hayatına bir ton insan girip çıkıyor ve artık o kadar çok insanla muhatap oluyoruz ki sayısını aklımızda tutmak gibi bir şansımız olmuyor. bazılarını unutuyoruz. olayı hatırlarken o olayı yaşadığımız insanı unutuyoruz. 
"kimdi ya bu?" 
tipini hatırlasak ismini hatırlamıyoruz ya da tam tersi. ve bu sosyal medyadan kaynaklı olarak bir insanı tam olarak hayatımızdan çıkartamıyoruz. illa ki bir yerde karşımıza çıkıyor ya da zaten sosyal medyada takipleştiğimiz için bir şekilde irtibatta kalma durumu olabiliyor. bu yüzden insanlara verdiğimiz değer zamanla azalıyor ve önemsizleşiyor işte. çünkü O KADAR ÇOK Kİ!  O KADAR ÇOK VAR Kİ!

durum böyle olunca da bir insanı olduğu gibi kabullenmek çok absürt bir durummuş gibi geliyor. çünkü "o kadar seçenek varsa istediğimiz de vardır illa ki" diyoruz ya da "aa evet bu olabilir diyip karşımızdakinin bazı 'istemediğimiz' özelliklerini değiştirmeye çalışıyoruz. aslında bir insanda var olabilecek normal özelliklerini değiştirmeye kalkıyoruz. onu öyle bir insan olarak kabul edemiyoruz. insanları değiştirmeyiz. insanlara yeni şeyler katabiliriz bunu sonuna kadar savunabilirim ama bir insanda oturmuş bir özelliği değiştiremeyiz. e değiştiremeyince de sevmeye de uğraşmıyoruz. çünkü O KADAR ÇOK Kİ!

çünkü ve bu yüzden o kadar yalnızız ki. onu ele, bunu ele, şunu beğenme... böyle böyle geçiyor yıllar ve insanlar.

bunun üzerine çok düşündüm. bu kadar detaycı ve ayrıntıcı olmam bir ara beni çok rahatsız etti ve dedim ki "acaba bende mi sorun var?"
"kabullenmeli miyim ya da alışabilir miyim?"
bunu da denedim ama olmadıkça, düşünmeye devam ettikçe dedim ki eğer gerçekten tam anlamıyla istediğim kişi olsaydı zaten bunları şu an düşünmüyor olurdum ya da kafama takacak kadar önemli görmezdim. o istediğimizi bulunca "evet, bu!" diyormuşuz kendimizden emin bir şekilde. 

umarım hepimiz bir gün O KADAR ÇOK Kİ demek yerine EVET, BU deriz. çünkü diğer türlüsünü kabullenmeye çalıştıkça kendimizi çok fazla değersizleştiriyoruz ve bilmeliyiz ki hepimiz O KADAR ÇOK DEĞERLİYİZ Kİ!

Yorumlar

  1. reisim bana göre yalnızlığımızın sebebi " O KADAR ÇOK Kİ" kavramı değil , tabii ki her zaman daha iyi bir aday ve daha iyi bir seçenek oluşu fikri bizi alacağımız bir kararda geriye itecektir ama bana göre "O KADAR ÇOK Kİ " kavramını bir şeylere başlamaya karar verdiğimiz zaman biz üretiyoruz yani hayatımıza birini sokmak ve onu barındırmak için bir arayışa girdiğimiz zaman bir mühendislik işi devreye giriyor en iyisini tasarlamayı ve en sorunsuz olanı bulmayı hedefliyoruz, kendimize bir amaç veriyoruz ve bu amaç bana göre "O KADAR ÇOK Kİ" kavramını ortaya çıkarıyor. Bana göre ilişkiler bir mühendislik işi değildir , sürekli akıp giden bir hayat yaşıyoruz ve bu hayatın içine bir sürü insan giriyor ve bu insanların bazıları hayatımızda ki bazı boşlukları çok iyi tamamlarken bazıları da tamamlayamıyor eğer bir arayış içinde olursak bu hayatımıza giren insanların en iyilerine odaklanır ve daha iyi olabilme potansiyellerini düşünürüz işte o zaman "O KADAR ÇOK Kİ" kavramı yine devreye girer potansiyelinin üstüne çıkmasını isteriz ve onu değiştirmeye çalışırız ama senin de reis yazında bahsettiğin gibi insanları değiştiremeyiz zaten asıl sorun o sırada orada ki insan değildir en başından beri sorun bizizdir.
    sürekli arayış içinde olmak ve en iyisini arzulamak bizi hiç bir zaman bir sonuca götürmez benim inancıma göre çünkü en iyi ilişkiyi kurduğunda bile bir şeylerin sorunsuz ve sabit gitmesi bir sorun yaratacaktır .
    "EVET,BU" diyebilmek için bence "O KADAR ÇOK Kİ" kavramını yaratan bizlerin o kavramdan kurtulması gerekli , bırakalım da hayat denen oyun kendi işini yapsın bizler akıp giden serüvenimize odaklandığımız zaman eminim ki "EVET,BU" diyebilme şansını daha fazla yakalayacağız çünkü bana göre önemli olan ilişkilerde ne kadar az eksik hissettireceği değil ne kadar çok tamamlanmış hissetireceğidir.
    her insan , insan olduğu kadar değerlidir drama queen ne eksik ne fazla işte insan olmanında güzel yanı bu ,hiç bir zaman mutlak bir kesinliğe sahip olamıyoruz, ama kendimiz için içinde bulunduğumuz o anın en iyisine sahip olabiliriz. bizi en mutlu ve en iyi hissettirene sahip olabiliriz yani bizi en mutlu ve en iyi hissettirecek olana değil .
    umarım bu yazıyı ciddiye alıp okuyanlar olur da onların hayatlarından 5 dakikayı falan çalarım ben bile ne yazdığımı bilmiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okudum ama son cümlenden dolayı sana uzun uzun açıklama yapmak istemedim. güzel yazmışsın, eline sağlık.

      Sil
  2. Bu metni okuyunca işletme derslerindeki teorilerden biri geldi aklıma nedense... Neyse insan doğası gereği en başından beri daha iyisini ve güzelini aradı. Tüm bu süreç insanoğlunun bu günüdür. Birey toplumundan ayrı düşünülemez. Çünkü bireylerin psikolojisi toplumun hareketlerini ve davranışlarını belirler. Konuya dönecek olursam aslında kendi için iyi ve güzeli arayan insanlar toplumu da harekete geçirir. O kadar çok var ama iyi ve güzel olan o kadar çok var mı? İnsanın kendi için daha iyisini istemesi bu suç değil gerekliliktir. Burada senin için önemli olan o kadar çok varkinin içindeki kendin için uygun olan iyi ve güzeli bulmandır. Bu da ancak O Kadar Çok Var Ki'nin içindeki elemeyle gün yüzüne çıkar. Bu yazı elindeki eleği tutmaktan yorulduğunun göstergesidir. Dinlen... Birilerinin dediği gibi eğer pirinci elemeyi bırakırsan siyahın değil beyaz taşın gazabını tadarsın. Eleği bırakma.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

aynı zamanı yaşamak

fırsat indirimi

bağlı balık