Kayıtlar

Ekim, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
sıradan bi' günde,uykunuzdan uyandığınızda ya da dersten çıktığınızda yani herhangi rutin bi' düzeninizde ilerlerken hayatınızda beklenmedik birileri çıkabilir karşınıza. bu belki çok kez olur,çoğu kez de anlamı olmaz o kişilerin ve siz bi' sonraki sürpriz insanı beklersiniz.  aslında heyecanla tanıştığınız bi' insan iki gün sonra çok sıradan gelebiliyor. ne oluyor bilinmez ama sanki biri sizin kafanızdan o insanı silmiş gibi hissedebiliyorsunuz. ben bunu şuna benzetiyorum; bi' bardasınız. oturuyorsunuz. daha sonra lavaboya kalkıyorsunuz. siz girmeden önce karanlık olan o mekan siz kapıyı açtığınızda sensörlü ışıkla beraber aydınlanıyor. gerçekten güzel bi' şey. bu kısımda bu örneği hayatınıza yansıttığınızda kapıyı açınca sizi aydınlatan,mutlu eden biriyle karşı karşıyasınız. buraya kadar her şey güzel. şimdi dönüyoruz sizin lavaboda bulunduğunuz hayale. eğer kısa ve belirli bi' süre kımıldamazsanız yerinizden o ışık bi' anda sönüyor ve tekrar o
bugün bi cafedeydim. önemi var mı bilmem ama 4 kişiydik toplam. bi’ şekilde konumuz aşka ve çekilen acılara geldi. ve herkes gibi onlarda yaşadıklarını anlatmak için can atıyolardı. sanki savaşıyolardı birbirleriyle; “ benim acım daha büyük .” şeklindeydi bakışlar. sustum,herkes anlatırken ben sustum. konuşasım yoktu pek,uykum da vardı. sigaramı içiyordum. sanki o an uzaklaştım ruhen o ortamdan. düşündüm karşı taraftaki üzerinde cemal süreya’nın sözü yazan çerçeveye bakarak. bi’ an benim de anlatasım gelmiş miydi bilmiyorum ama sanki anlatmaya kalksam kimse anlamayacaktı beni. ben hepsinin çektiği acıları gözümde canlandırıp,kalbimin büzüştüğünü hissetsem bile onlar benim tek kelimemi anlamayacaklar gibiydi. o kadar hisli duyguları tahmin edemezlerdi bence. hiç acı çekmemiş,hiç üzülmemişim gibi sanki hayatımda,sigaramı içmeye devam ettim. anlatılanlara tamamiyle random bi’ şekilde gülümsüyordum,şaşırıyordum,üzülmüş gibi yapıyordum. acaba onlar bu acıları çekip de büyümüşler miydi? ins