takıntılıyım.

her ne kadar aksini iddia etsek de bilim ve topluma göre normal olmayan şeylere sahip olduğumuzda bu durum hoşumuza gidiyor. obsesif kompulsif problemi olanlar bundan her ne kadar nefret etse de bunun onu ön plana çıkardığını düşünüp bunu belirtip, kendisine daha farklı bakılmasını istiyor. 

takıntılarımız yani dikkat ettiğimiz ve bir şeyin kendimize göre olanını istiyor oluşumuz, bizi farklı yapıyor diye düşünüyoruz. bu yüzden bunu her fırsatta belirtme ihtiyacı duyuyoruz. bizim söylediğimiz şeye dikkat edilsin, e düzen de biraz buna göre olsun istiyoruz. her ne kadar bu durumdan kopmak istesek de aslında içten içe bundan hoşlanıyoruz. 

herkesin bir problemi var, genele baktığında kimse "normal" değil. bu sınırlar içinde mutlu olmaya çalışırken biriyle oturup muhabbet ettiğinizde konu takıntılara geldiğinde sorsan bir çok şeye dikkat eder, katı kuralları vardır ve bunların dışına çıkmaktan hiç hoşlanmaz ve o sınırlara girilmesine de izin vermez. ama hayatını dinlediğinde bir bakıyorsun ki yaşadığı, inandığı ve davrandığı her şey takıntı sınırlarının çok dışında. 

ama asıl takıntı sahibi olanlara baktığınız zaman, kendi içinde çok mutsuz olanlar ve bunun farkında olup başkalarını bu sebeple rahatsız etmenin haksızlık olduğunu düşünenler ve bununla da beraber bunu dışarıya yansıtmayan insanlar olduğunu görürsünüz. takıntılı olduğu bir konu gün yüzüne çıktığı zaman bunu söylediğinde buna dikkat edilmiyorsa " YA BEN TAKINTILIYIM DİKKAT EDECEKSİN!!" gibi bir davranış sergilemek yerine susmayı, konuyu değiştirmeyi ya da iletişimi kesmeyi seçerler. çünkü bilirler ki herkes onlar gibi olmak zorunda değil. 

acaba çoğumuz mutlu numarası yaptığımız gibi çoğumuz da mutsuz/farklı biri olma numarası mı yapıyoruz? aslında takıntılarımız yok da sadece eksikliğimiz ilgiden kaynaklı mı? ya da biraz daha genişletirsek bitmek bilmeyen ilgi açlığından mı? çünkü fark ederseniz ki artık insanlar bir kişiden gelen ilgiyle yetinemiyor durumda. " hep ben, yine ben!" tavrında hepsi. 

bunların sebebi ise kendine yetememek. kendimizi o kadar sevmiyoruz, o kadar çok başkalarına özeniyoruz ki kim olduğumuza hiç dikkat etmiyoruz. o bunu sevmiyor o zaman ben de sevmeyeyim diyerek sevdiğimiz şeyden vazgeçtiğimiz bile oluyor. biz o kadar farklı olmak istiyoruz ki bunu isterken de kendimizi başkalarına benzeterek bu başarıya ulaşmak istiyoruz. evet farklı olmak bir başarı çünkü farklı olanlar hep konuşulur diye düşünüyoruz. oysa bilmiyoruz ki farklı olanı anlatırken konuya her zaman aynılarla başlarız. aynıları anlatırız ki farklı olanı belirtebilelim. çünkü farklı olmak " ben farklıyım, benim takıntılarım var" diye bağırarak değil de önce herkesi anlayıp sonrasında insanların buna katlanmak zorunda olmadığını fark ederek başlar. sonrasında da sonu geceleri hiç uyuyamamakla ve sorularla boğuşmakla geçer. nasılsanız öyle olmaya çalışın, çünkü biz farklı olanlar sizden hiç haz etmiyoruz. farklılık bir başarı değil bir zorluktur. ve insanlar zorluklarla baş etmekten hoşlanmazlar. 

Yorumlar

  1. Bir durum ancak bu kadar güzel anlaşılıp anlatılabilirdi. Elinize, zihninize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Herkes ve her şey birbirinden farklıdır. Aynı olan iki tane şey yoktur. Önemli olan farklılıklarımızın ne yönde olduğudur. Biyolojik olarak bakacak olursak kanser ile evrim gelişimi açısından birbirine çok benzerdir. Canlının hayatta kalma ve değişimlere ayak uydurmak için geliştirdiği bir yöntemdir. Ama ne oluyorsa birisi İrem'i yaratırken diğeri öldürüyor, süründürüyor. Burada değişimlere yol açan farklılıklarda insanın tercihleri önemli bir yol belirleyicidir. Ekonomik sıkıntılarda, engellerde, depresyonda kolay olanı yani psikolojik rahatsızlığı tercih etmek zayıflık göstergesidir. Kendini zayıf göstererek diğer insanlar ve onu sevenler üzerinde hegemonya kurmaya çalışmaktır. Bu bir şark kurnazlığıdır bence. Bizi insan yapan atalarımızı çeşitli badirelerden aşıran güçlü kalmanın zorunluluğuydu yani diğer yoldu. Ben depresyondayım bugün ekmek yapmayacağım diyemiyordu kimse. Çünkü bunu söylemek ölümle eş değerdi.
    Bugünkü şartlarda artık doğal seçilim kalktı. Hayat kolaylaştı. Çoğu insan ben depresyondayım bana dokunmayın diyerek aba altından sopa gösteriyor diğerlerinin sırtından geçinmek için. Bugün sabah kalktığında İrem "Ben işe gitmiyorum. Depresyondayım. Beni rahat bırakın." diyor mu? Belki içten içe söylüyor ama gitmek zorunda olduğunun farkında. Her ne kadar beta tipi kişiliği oynasa da hayata tırnaklarını geçirmiş durumda. Ben aslında böyle birinin olabileceğini düşünmüyordum. Ebeveynini tebrik eder ellerinden öperim.
    Fakat dikkat etmediği şey hayatın getirdiği zorlukları paylaşmadığından ve hep kendi içinde çözmek istediğinden uyuyamıyor ve sorunlarla yalnız başına mücadele ediyor. Bu kadar kendini değersiz hissettirecek ne yapmış olabilirsin? Farkında değil misin senin insanların yanında bulunman tanrıların insanlığa bahşettiği bir lütuf olduğunun. Niye hak etmeyen insanlar el üstünde tutulurken hak edenler kendini parçalıyor ki? Bırak da bir şeyleri senin için başkaları yapsın. Bunu yaptığında depresif tavırlarından kurtulacak yok obsesif kompulsif gibi kendine yakıştırmalar yapmayacaksın.
    İşin gırgırı dik dur eğilme bu millet seninle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

aynı zamanı yaşamak

fırsat indirimi

bağlı balık